“Yılların işletmecisi, şimdinin kent içi İstanbul Katlı Özel Halk otobüsleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı İsmet Aktürk ile dünya ileri teknolojiyle sistemleri değişirken, ülkemizdeki ÖHO işletmeciliği değişiyor mu? konusunu değerlendirdik. Aktürk, “Gelişmeler anlayışlarda yenilenmeyi gerektiriyor. Toplu taşımacı da nasibini alıyor. Yerimizde sayamayız. İstesek de istemesek de değişeceğiz” şeklindeki değerlendirmesini sunuyoruz…”
KTT: Sayın Aktürk, çeyrek asrı geçen sürede İstanbul toplu taşımasına farklı çözüm arayışınızı biliyorum. Başında farklı algılanan “Çift Katlı Özel Taşıma Sistemi” ile bir nevi Londra modelini çağrıştıran taşımada “Özel Statülü Hizmet” kavramını hedeflemiştiniz. Bizim de izlediğimiz gelişmelerden sonra bunu tekrar ortaya koymaya çalıştığınızı görüyorum? Bu konuda, bilgi verir misiniz?
İsmet AKTÜRK: O zaman koşullar elverişli değildi ama ihtiyaçlar, o sistemde İstanbul için gerekiyordu. Aslında, çift katlı otobüslerin çıkışı bu gerekliliği ortaya koyan uygulamaydı. Ayakta yolcu almayan, çift biletle seyahatte daha kaliteli konforlu farklı taşıma türünü ortaya koyan hizmet olarak ortaya çıkmıştı. Benim, işin bu tarafını anlamayışımdan olacak, daha doğrusu bir anlayış değişi- mi gerektiğini sağlama zorluğunu görmeyişimden diyelim, işler aklımdakiler gibi gelişmedi.
Özetleyerek verdiğiniz ve o zaman da sizinle konuşarak bildiğiniz o modeli geliştirerek yol alayım derken, buna işletmeci dostlar katılmadı. Çünkü, gidişatı yöneten aktörler ferdi işletmeciliği bırakmak istemediler. Onlara göre en kolay olan sürmeli. Yerleşik anlayış devam etmeliydi. Gerçekten en kolayı buydu elbet. En doğrusu olmasa da en kolayı, sorun olmayacak olanı sistemi sürdürmekti.
ZAMAN KAYBETTİK
Sermayeyi kaybettik… Zamanı kaybettik… Daha kolay geçiş imkânıyla doğru bir toplu taşımada alternatifli sistemi destekleyen ek kaynak sistemi olacak taşıma modu olma önemliliği ile nefes aldıracak bu ek çözüm imkanını göremedik. Neticede devam eden sistemde neredeyse çift katlılar, solo otobüslere dönüşecekti. Oysa, turistlere hizmet veren çift katlılarımız var ve pek alaka çalışıyor da. O zaman çift biletli, daha doğrusu farklı tarifeli bir solo otobüsten daha fazla yolcu taşıyan ayakta taşımayan, sayı itibarıyla da trafikte yer kaplamayan bir sistem niye olmasın. İşin temelinde planlı üretim uzun vadeli işletmeciliğe dayalı planlı projeli öngörülerde kurumsallaşan kurum olmayı hedefleyen anlayış tam yeşermemişti. Sanırım dikkate almadığım burasıydı.
KTT: O zaman katıldığım şimdi müdürler kurulu, başkanlar kurulunda önerdiğimiz kurumsal bakışa yönelelim deyişimiz karşılık bulmuştu aslında. Bu- nu benimseyen şirket başkanları oldu. Birçok eğitimleri İETT ile özel taşımacılar ayrı ayrı yapmışlardı. Bu nokta unutulmamalı.
İsmet AKTÜRK: Biliyorum. Dediğin de doğru ama ne yazık ki, olmadı. Kıvılcımı bırak, tek çatı yerine gidişatın sonunda bugün, 5 ana şirketi tek çatıya dönüşeceğine ek 3 kooperatif ile 2 anonim şirket doğdu? Hatırlayın çift katlıları bir çatıda toplayamamıştım. Belirttiğin, Londra’da simge kırmızı otobüs olarak yolu açamamıştım. En azından bu yolla başarılı olup anlayışı kaydırmayı düşünmüş, şirketleşelim, kurumsallaşalım, yönetimde yer almama dahil, alternatif sunmama rağmen rağbet görmemişti bu söylediklerim. Biz tersten başladık.
Bir anlayış değişimiyle gelişmelerin gereğine uyarlı bakışla meseleye bakamadık. Kamu-Özel iş birliğini sağlayamadık. Bugün bu imkân ortaya çıktığı için hareketlendim.
KOŞULLAR DEĞİŞİYOR:
Bugün belediyemiz gerekliliğin bir kısmını görerek el verdi. Artık çift katlılar kendi çerçevesinde hizmet kalitesi işletmeciliği ile ayrıldı. Bu ayrılma ile otorite fazlalaşması amaçlanmadı. Tersine alternatifler sunacak ekler sunma amaçlandı. ortak akla dayalı olmak için “sen projelendir” diyeceği veya kendisi projelendirerek yol açma iş birliği seçeneği amaç edinildi. Ortak anlayış ve bir olma işin ana özü oldu.
En temel soru şu;
“Neden ciddi bir planlamayı birlikte yapmayalım ki? Alternatif sunan olmayalım. çift katlı konforlu taşımanın yolunu ortaya koymayalım ki? Eskinin çift bilet uygulamasıyla vatandaş işine niye gitmesin ki?”
Özel belirlenmiş hatlarda hatta tahsisli şeritler oluşturularak yolda öncelik imkânı tanınıp bu olmasın?
Belli bölgelerde hatlar planlanabilir.
Üstelik kamu önceliği anayasal hak ihlali de sayılmaz. Güvenlik kameralarına yargı kararını örnek sunabilirim. Araç içi kamera izlemeleri konulabilir kararı örnektir. Dünya genelinde uygulanan Metrobüs sisteminin kendisi de çok önemli bir örnek değil mi? Üstelik düzeltilmesi gereken birçok noktası olmasına rağmen!.. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, kendi zorunluluğundan siyasetinden, neden olursa olsun. Oluşan koşullara göre yaklaşımında bir ilki gerçekleştirdi.
Bu dediğim yapılanma ile finansal gerekliliği sağlatacak dokunuşuyla anlayış değişimi sağlatabilir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, tarihimizde ilk defa gerçekten paydaş kabulü ile ÖHO işletmeci esnafına yaklaştı. Bu ortak “Ulaşım Çalıştayı” ile sonunda ÖTİS Sistemi doğdu. Şimdi kurmay heyetiyle Özel Halk Otobüsü tarihinde ilk kez bir başkan, bütün karar verici tam kadrosuyla ziyaret ederek bir adım daha attı. Tam bir öz güven ile hem de kimsenin cesaret dahi edemeyeceği yıllardan beri beklediğimiz sözü de söyleyiverdi. Hem de kolayca, sade ve anlaşılır biçimde bütün doğallığı içinde “Beraberiz” diyerek bunu yaptı. Gerekçesi ne olursa olsun bunu yapan ilk başkan İmamoğlu olmuştur. Daha önce ziyaret eden görüşen başkanlar oldu ama hiçbiri kurumsal yaklaşım anlayışıyla değil. İnsan olmanın erdemiyle bizleri sayarak, o ciddiyetle yaklaşmamışlardı. Sadece denetim ve yürütüm etkinliğiyle kural gereğini yerine getirmekti ziyaretlerindeki amaçları.
Peki bu davranışının karşılığını nasıl aldı?
“Ağzından bal damlıyor” diyen, Yalçın Beşir Başkan’ımızın inceliğimizi ortaya koyan ifadesiyle alındı. Beğenildik. Beğeni alkışla gösterildi.
Peki İstanbul Büyükşehir Belediyesi, daha doğrusu Sayın İmamoğlu yönetimindeki büyükşehir Belediyesi neyi istiyordu? Daha güzel hizmet imkânı için gerekli kaynak edinmekti amacı. Sadece bir olanlar bulur demek istiyorum bunu vurgularken elbette…
Eğer başkanı bir olmak için bakar, yardımcı unsur da aynı şekilde düşünüp çalışırsa, ortak akıl amaç olur. O zaman da elbette ortak başarı ortaya çıkar! neden çıkmasın ki? Belli koşullar oluşmuş. ÖHO işletmecileri zora girmiş. Aynı şekil; merkezi hükümetten farklı anlayışla belediye yönetimi de zora düşmüş. Yardımcı unsur özel halk otobüsçülerine de uyduğunu görünce sorunun ve bir olduğunun da farkına varınca, bir adım yetmiş.
O zaman iki zorda olanın zorluklarını birlikte çözmeye uğraşırsa bir olursa bunun için pekala yeni bir yol bulmaları da mümkün. İşte tam burada ben, bambaşka bir sözle, bunu sağlatabilecek bir çıkış yolu daha öneriyorum. Önermeden önce partili partisiz herkesin takdirini sadece bir geçitle kazanmış bir belediye başkanından söz ederek meramımı anlattıktan sonra önerimi açıklayacağım. İstanbul da bir Haşim İşcan vardı. Çalışkan bir adamdı. Haşim İşcan. İşte bu başkan, kendi adıyla anılmasına varan sadece bir geçit yaparak adıyla anılan ve yıllarca “Haşim Geçidi” diye, unutulmazlar arasına konuldu… Sadece gerekli olanı yaptığı için… Halk hizmet edeni unutmadığı için mükafatını da aldı. Bugüne dek İstanbullular onu hayırla yad etti.
Basit ama çok gerekli bir noktada çözüm sunmak yeter. Hizmetin büyüğü küçüğü olmaz.
Bence Sayın İmamoğlu ve kurmayları bu noktada çift katlı otobüs hatlarının tahsisi konusunu da bütüne geçiş yolunun derinliğini görerek ele almalı. Yaşanabilir kentlerde yeni ek olanaklara imkan verici alternatiflerle düşünmek yeter.
Mesela Londra gibi niye bizde “Dünya kültür Başkenti” İstanbul’da çift katlı otobüslerle sadece oturarak sadece bazı yerlerde özel hat şeklinde tahsis ederek çok farklı, temaşa ile taşıma hizmeti, pekala marka bir otobüs sistemi kurulabilir! Tıpkı Londra da marka olan kırmızı otobüs gibi…
KTT: Çift katlıların alternatif sunarak tercih yoluyla kazanmaları kolaylaştırıcı imkan sunmaları doğru tercih. Ancak, toplu taşıma genelde ortak ağırlıllı iş birliği orta tabakayla da alakalı bir uygulama. işin özünde bir olma yanı bir çok şirketli özel toplu taşımacı değil de örneğin İstanbul için tek çatıda iki ayrı Anadolu ve Avrupa taşımacısı. ama siz bu yolla 5 şirket bir çiftkatlı ardından 3 de kooperatif. Bu anlama ne diyeceksiniz?
İsmet AKTÜRK: Bu doğru sanılan ama hatalı bir bakış. Tersine, geçmişte beklenen ama görülmeyen farklı hizmetle farklı taşıma modlarını da elinde tutma yerine boş zaman kaybına zemin sağlayıcı oldu. Çift katlı otobüsler lüks ücreti ve çift bilet uygulamasıyla ayakta taşınmayan kesimi de memnun edici farklı tamının farklı boyutu olarak ortaya çıkmıştı.
Bizim bu yaklaşımımız sadece çift katlı esnafı kazandıracak bir öneri olarak görülmemeli. Tersine solo otobüs işletmecilerine de soluk aldıracak bir ek anlayışı doğurabileceğini de düşünerek meseleye bakılmalı. Biz zaten biriz ve bu işin ardındaki başarı belki de kurumsal anlayışlı bir “Belediye Denetimli Özel Halk Otobüsü Operatör İşletmeciliği”ni dahi hayata geçirtebilir. Hatta geçirsin diye dünyada örneklere bakılsın diye bunu gündeme taşıyoruz. Böyle örnek sistem yurt geneline bile yayılabilir. bence daha ortak aklı, kamu özel iş birliğini açıcı olacaktır.
ŞİMDİ TAM ZAMANI
Şimdi tam zamanı diyorum. Küçük dokunuşlarla bu yapılabilir. Elbette öncesinde gidişata uyarlı anlayışların değişmesi şartıyla. Hem belediye hem merkezi hükümet bu küçücük dokunuşla toplumsal barışa giden yolu da açmaz mı?
Ben esnafın bu memleketin gelişmesinde saha taşıyıcı olduğu görüşünüze bu yüzden katılıyorum. Kamu-Özel iş birliği ile kurulacak toplu taşıma sistemi gerekli olan en doğru tek çözümdür. Bunca kayıplarımız, kamunun eski anlayışta ısrarları bize kamuya da kaybettirdi ama hayat değişimle sürer ve pandemi bize bu yolu açarak değişmemizi işaret ediyor. Bu yüzden artık paylaşarak yol alan esnaf anlayışı geçerli bir anlayış oldu. Bunun bizim için ne anlama geldiğini görerek hareket etmek zorundayız. Araçlar makinalar bile iletişim kurarak ortak aklı kullanarak çalıştırılıyor. Biz neden bunu yapmayalım ki. Bunca sene, ferdi olarak da olsa bir çatıda soluklanmadık mı? Şimdi; “bu değişen dünyada biz de değişerek, işletmeciliğimize küçük dokunuşlarla yön verebiliriz” diyorum.